En son bir şeyler yazalı dört ay olmuş. Halbuki bu dört ayda aslında yazabileceğim de epey fazla şey oldu.
Neler mi oldu?
Anaokulum Haziran ayında bitti. Daha önce okula erken başladığım için bu Eylül ayında umarım bir kere daha anaokuluna gideceğim. Kendimi bir miktar sınıfta kalmış gibi hissedebilirim ama olsun. Okulun tadı şimdilik oyun oynaya oynaya çıkıyor. Ben de halimden bir hayli memnunum doğrusu.
Temmuz’da doğum günüm vardı. Bir zamanlar geleneksel olmaya aday şeklinde betimlediğimiz doğum günlerim sanıyorum adaylık günlerini artık geride bıraktı. Neden? Çünkü Temmuz 2022 tarihi itibarıyla artık dolu dolu beş yaşındayım da ondan! Yani halk diliyle beş bitti, altıdan gün aldım. Bunu yazdığım ay Ağustos olduğuna göre gün değil, ay aldım da diyebilirim. Annemin doğum günü mü? Tabii olarak benim doğum günümün gölgesinde kaldı, hehe. Ne gölgesi be, karanlıkta kaldı. Bana ne, aynı gün doğurmasaydı o da.
Ağustos ayına geldiğimizde ise bu defa babamın doğum günü vardı. Ama ondan önce koca babaanne bizi İstanbul Silivri’ye çağırdı. Hep birlikte onun yanına gittik. Bir hafta kadar hep birlikte vakit geçirdik. Orada annem, babam, koca babaanne, hala, enişte dede, anneanne, Oğuzhan dayı, Nazlı teyze ve Emin enişte vardı.
Oraya trafikten ötürü gece vakti gitmeyi tercih ettik. Ancak uykusuzluk bir nebze tehlike oluşturdu. Nitekim İstanbul’dan sonra ufak bir kaza da atlatmadık değil. Yola uykusuz çıkmayın. Varacağınız yere bir saat geç gidin ama diri gidin.
Neyse, kaldığımız yer denizin neredeyse yanındaydı. O nedenle bol bol denize de girdim. Denizden çıktıktan sonra bizimkiler sahilde hep bir şeyler yiyorlardı. Ben de dedim galiba adet böyle. O nedenle her denizden çıktığımda iştahla bir şeyler yedim. Hatta denizdeyken “ben çok acıktım, çıkıp bir şeyler yemek istiyorum” dediğim de çok oldu. Sonra ne mi oldu? Sanıyorum mide fesadı geçirdim. Bünyem bu kadar sık ve çok yemeye alışkın değil. Bu duruma bedenimin tepkisini yaklaşık bir gün boyunca yaşadım. Kustum da kustum. Karnım ağrıdı da ağrıdı. Hatta her gün denize gitmek için can atan İnci Duru’nun bir daha gitmek için pek tadı kalmamıştı (Evet benim adım İnci ve Duru değil, İnci Duru). Herkes hastalandığımı sandı, ancak ertesi gün akşam vakitlerinden itibaren rahatlamıştım.
Hane efradının genelinin doğum günleri Temmuz ve Ağustos aylarına denk geldiği için bir akşam toplu doğum günü merasimi de yapıldı. Bir tane pastadan kaç kişi faydalandı.
Günler böyle geçiyorken babamın izinli olduğu günler tükendiği için bu defa geri dönmek üzere tekrar yola çıktık. Hatta yine gece çıktık. Ancak bu defa İzmit’e anneannemin evine gittik. Orada iki gece kaldık. Kaldığımız süre içerisinde oraları da biraz gezdik. Hatta orada Ormanya diye bir yer var. Daha önce de gitmiştim ama babam gitmemişti. O nedenle bu defa babamla tekrar gitmek istedik. Ve sonra Ankara’ya döndük.
Daha sonra ben babaannem ve dedemle birlikte Elmadağ’a gittim. Geldim sonra tekrar gittim. Geldim bu defa anne ve babamla tekrar gittim. Yani benim ikinci kütük bilgisi zımnen Elmadağ oldu diyebilirim.
Yazmaktan ve anlatmaktan yoruldum. Bir daha bu kadar biriktirmeyeceğim demek istiyorum. Ancak emin de olamıyorum.
Bir Cevap Yazın