Son zamanların popüler ifadesiyle giriş yapmak istiyorum: Evet konuşmaya gerek yok, görüyorsunuz (Başlık her şeyi anlatıyor).
Yani dün akşam ailecek düğüne gittik.
Annem beni beyaz kıyafetlerle giydirdi.
Ayağıma da incili bir çift ayakkabı… (Adımın geçtiği her türlü kelimeyi seviyorum)
Ama ben yerimde durmadığım için incileri tek tek döktüm.
Çok fazla da durmadılar ayağımda da zaten.
Neyse, önce Okan amca ve Esma teyzenin nikahları kıyıldı.
Onlar bir ömür birlikte olmaya söz verdiler.
Sonra şarkıcı abla güzel şarkılar söyledi.
Orkestra da çaldıkları enstrümanlara çok hakimdi.
Ama akşamın en güzel anı bence DJ bir abinin sahne almasıyla başladı.
Güncel olsun eski olsun, bir sürü parçayı bir araya getirip güzel bir karışım yaptı.
Onunla birlikte sahne de doldu taştı zaten.
Annem de beni kucağına alıp sahneye götürdü.
Karanlıkta böyle rengarenk ışıklar yanıp yanıp sönerken, etrafta dıptıslı sesler yankılanıyordu.
Ben ise ışıkları takip etmek ve sahnede değişik figürler sergileyenleri izlemekten bir sağa bir sola bakıyordum ki bir de ne göreyim!
Orta yaşın üzerinde bir teyze.
1980’ler stili ve kendine has öz güveniyle sahnede adeta yılların birikimini döküyordu!
Yani onu izlemesi ayrı bir keyifliydi.
Bence gecenin kadını işte bu teyzeydi.
Sahi, bu teyze kimin yakınıydı ki?
Sonuç olarak teyzeye atfen, Melih Gökçek amcanın meşhur bir ifadesiyle sözlerimi tamamlıyorum:
Bu ne cesarettir Ya Rabbi! Seni tanımak istiyorum.
Bir Cevap Yazın